
Bu fasıl, hâl kapısının bedenden açılan ilk eşiğini anlatır. Her gönül dostunun kendince yaşayacağı ilk uyanış işaretlerini fısıldar.
Ne ismim var, ne iddiam…
Sadece içinden geçiyorsam, o kadar varım.
Bu sayfa bir bilgi sayfası değil;
benliği silmeye niyet etmiş gönüllere bir fısıltıdır.
Ey gönlü eğik olan…
Ey incinmiş,
ey bükülmüş,
ey susmuş olan…
Eğildiğin yerde kal.
Kalkmak için değil…
Erimek için.
Çünkü sen ne kadar erirsen,
O o kadar görünür.
Ve unutma:
**Bu yol, yürüyene değil…
Kendini yakanadır.**
Bu fasıl, hâl kapısının bedenden açılan ilk eşiğini anlatır. Her gönül dostunun kendince yaşayacağı ilk uyanış işaretlerini fısıldar.
Mana Kapıları, hakikate yürüyen yolcunun benlikten soyundukça karşılaştığı sır eşikleridir.
Her soru bir kapıdır.
Ve Melami der ki:
“Soran, kapıya yaklaştı demektir.”
“Bilmek seni yükseltiyorsa, orada hâl yoktur.
Ama seni yok ediyorsa,
işte o bilgi Hakk’a açılan sırdır.”